Türk Kıyılarında Tsunami: Ordu/Fatsa


Türk Kıyılarında Tsunami: Ordu/Fatsa

Japonca ‘Liman Dalgası’ anlamına gelen Tsunami sözcüğü, merkez üssü deniz tabanı olan depremlerin yarattığı yükseklikleri oldukça fazla dalgalardır. Bu kelimeye TDK sözlüğünde ‘Dev dalga’ açıklaması yapılmıştır. Bu açıklama kelime anlamını nitelemek üzere yapılmış, yeni bir terim oluşturmaktan uzaktır. Bundan dolayı olsa gerek sosyal medyada bir yazar bu dalgalara ‘Süpürtü dalgaları’ demekte (Url-1) ve dalgaların yarattığı sonuçlara istinaden tutarlı bir sözcük oluşturmaktadır.

Tsunamiler sadece merkez üssü deniz olan depremlerden kaynaklanmaz. Deniz altında veyahut karaya yakın konumda bulunan volkan konilerinin veya dağlarının patlamaları sonucu, deniz altında oluşturduğu kütle hareketleri Süpürtü dalgalarına imkân verebilir. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz yılın aralık ayında Endonezya’nın Sunda boğazında yer alan Anak Krakatau Yanardağının patlaması olayıdır. Patlama sonrası yanardağın üçte ikisi sulara gömülmüş ve bunun sonucunda oluşan liman dalgaları cava adasının batı kıyılarında 222 kişiden fazla kişinin ölmesine sebebiyet vermiştir(Url 2).


      Şekil 1. Uydu görüntülerinin incelenmesi sonrası Krakatau yanardağının alansal kaybı(Url-2).

Tsunami dalgalarının oluşumunda bir diğer sebep merkez üssü kara olan büyüklüğü fazla olan depremlerin, kıta şevinde (yamacında) yarattığı deformasyonlar ile yer değiştirme hareketleridir. Böyle oluşum mekanizmasına bağlı tsunamilere bir örnek Amasra Tsunamisi verilebilir. 3 Eylül 1968’de merkez üssü Amasra açıkları olan bir deprem yaşanmıştı. Yüzey dalga büyüklüğü Ms = 6.6 olan deprem ’de 24 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı, 2166 ev tamamen yıkılmıştı(Altınok, 2000). Depremin neden olduğu denizaltı yerkabuğu hareketleri ve kıta şevinde (yamacında) meydana gelen heyelanlar Tsunami dalgalarının oluşmasına sebebiyet vermişti. Öyle ki deprem sonunda Amasra kıyılarında birden fazla Tsunami dalgası etkili olmuş ve ilk gelen Tsunami dalgasının 100 metre kıyı çizgisinden içeri girdiği belirtilmiştir(Wedding, 1968).
Yazının konusu olan Fatsa Tsunamisi ise yukarıda sayılan Tsunami dalga oluşumu mekanizmalarından oldukça farklı olmuştu. Aslında Fatsa Tsunamisi Kuzey Anadolu Fay hattının belki de pontid yayında yarattığı yanal deformasyonun Güneybatı Karadeniz kıta şevindeki yer değiştirmenin bir eseriydi. Bu yorumdan sonra Fatsa Tsunamisinin ayrıntılarını açıklayalım.

Tetis sistemi içerisinde yer alan Karadeniz’in oluşumu üzerinde farklı görüşler olmasına rağmen araştırmacılar Karadeniz’in oluşumu üzerinde ortak bir görüş birliğine ulaşmış durumdadırlar. Buna göre Karadeniz, Rodop-Pontid levhasını kuzeyden altlayan Neo-Tetisin Kretase dönemi içerisinde yaşanan hareketler sonucunda meydana gelmiş bulunan bir yay gerisi basenidir(Duman 1992).


Şekil 2. Kretase sonu-Paleosen başları. Karadeniz’in Baseninin oluşmaya başlaması(Scotese, C.R, 2008. Düzenlenmiş ve yorumlanmıştır(Google Earth Pro).

Buna rağmen Karadeniz baseni içerisinde açılma tektoniği dışında kapanma tektoniğine ait birimlerin bulunması basenin oldukça karmaşık olduğunu bize gösterir. Yalnız konu dışına çıkmadan Karadeniz’in depremselliğinden bahsetmek gerektiğinde; kuzeyde Kırım hattı ile Batı Karadeniz baseni üzerinden kuzeydoğu-güneybatı eksenli hat boyunca depremsellik riskinin olduğu göze çarpar.


                        Şekil 3. Anadolu ve Çevresinin Tektonik Birlikleri(Nikishin, A.M 2003).

Bu tarihsel sismik kayıtlardan da anlaşılmaktadır. Doğu Karadeniz baseninde ise kıyı boyunca bindirme hattı dışında kıyı boyunca kuzeydoğu-güneybatı uzantılı uzanan fay hatları artık aktivitelerini yitirmiş durumdadır. Yalnız yine de bazen küçük ölçekli depremler üretmektedirler. Uzmanlar Karadeniz havzasının sakinliğini yani tektonik olarak basensel alçalma dışında sessizliğini, kuzey Anadolu Fay hattına bağlamaktadırlar. Anadolu levhasını güneyden etkileyen sıkıştırma hareketi, KAF hattı üzerinden enerjisi boşaltıldığından Karadeniz baseninde aktif hareketlerin görülmesini kısıtlamıştır.  Öyle ise Fatsa Tsunamisinin kaynağı neydi??

Fatsa Tsunamisi aslında Cumhuriyet tarihinin en büyük ve yıkıcı depremlerinden olan Erzincan Depremi ile alakalıdır. Yüzey dalga büyüklüğü Ms = 8.0 olan Erzincan Depremi, muhtemelen dünyadaki en yıkıcı depremlerden biriydi. Yaklaşık 40.000 insan öldürüldü ve 12000'den fazla evi tahrip etti. 120 kmx120 km'lik bir alan tahribata neden olmuştu. Hatta Deprem, yaklaşık 4 metreye ulaşan sağ yanal hareket ile yeni 350 km'lik bir fay yaratmıştı(Altınok, 2000). Yaşanan deprem çok geniş bir alanda hissedilmişti.  Deprem sonrasında hazırlanan izosismal haritada Fatsa ve çevresinde deprem büyüklüğü Ms=8 olarak belirtiliyordu.

Şekil 4. Erzincan Depreminin İzosismal Haritası. Depremden Etkilenen İller Belli Olmaktadır(Altınok vd.2000).

Ta Erzincan’da gerçekleşen depremin yarattığı oldukça devasa düzeydeki enerji sonucundaki yanal yer değiştirme, Fatsa kıyıları dışında Terme-Giresun kıyıları arasındaki kıyı şevi üzerindeki salınımlar buralarda liman dalgalarının oluşmasına zemin hazırlamıştı. Öyle ki deprem anından sonra Fatsa’da bir kişi denize dalmak istemiş ancak deniz 50 metre geri çekilmişti. Bir süre sonra ise deniz geri döndüğünde, sahil kenarı 20 m ileri gitmiş. Ünye'deki depremde deniz 100 m geriledi ve ilk kez batık kayalar ortaya çıkmıştı. Deniz ayrıca Giresun'da ve Ordu'da, yaklaşık 15 metre geriledi, ardından 5-10 dakika iç Ordu CHP Vilayet İdare Heyeti Reisi Dr. Zeki Sezer’in 6 Ocakta parti merkezine çektiği telgrafta şöyle anlatılmaktadır: inde normale dönmüştü(Eyidoğan vd. 1991).

Deprem sonrasında dönemin Ordu CHP Vilayet İdare Heyeti Reisi Dr. Zeki Sezer’in 6 Ocakta parti merkezine çektiği telgrafta Zelzele dolayısıyla vilayetimiz dâhilinde 417 ölü, 460 yaralı olduğunu bildirmiş ve ek olarak ilde 3092 adet Yıkılan ev ve 6923 adet Hasarlı ev olduğunu belirtmişti(Url 3). Depremden sonra günümüzde bu depremi ve sonrasında gelen Tsunami hadisesini bilen kişiler oldukça azalmıştır. 2012 yılında yerel bir internet gazetesinin Ordu’lu yaşlı bir adamla yaptığı röportajda bu durum açıklanmış ve Orduluların deprem gerçeğini unutmamaları istenmişti(Url 4).

Sonuç olarak Karadeniz’in Tektonik anlamda güçlü depremler üretme olasılığının az olması tehlikenin olmadığı anlamına gelmemektedir. Bazen depremin etkileri hiç beklenmeyen yerden gelebilmektedir. Bunu 1924’de Trabzon Çaykara’da görmüştük. Bundan hareketle bulunduğumuz dağ oluşum (Orojenez) kuşağıda dikkate alınarak yapacağımız yatırımların, tesislerin yerlerini iyi seçmeli, sağlam zeminlerden asla taviz verilmemelidir. Karadeniz kıyı kuşağındaki yerleşmeler bu anlamda oldukça sıkıntılı ve bizleri korkutmaktadır. Canın kıymeti alsa kıymetlendirilemez ve kimse de iç güçlerle savaşamaz. Adımlarımızı temkinli atmak dileğiyle… 

Ömer GÜNER

Kaynakça
Altınok, Y. Ersoy, Ş. (2000). Tsunamis Observed on and Near the Turkish Coast, Natural Hazards 21: 185–205.
Duman, M. (1992). Güney Karadeniz Baseninin Geç Kuvaterner Dönemi Ve Jeolojik Evrimi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü, Doktora Tezi, İzmir.
Nikishin, A.M. Vd. (2003). The Black Sea Basin: Tectonic History And Neogene–Quaternary Rapid Subsidence Modelling, Sedimentary Geology 156 (2003) 149–168.
Scotese, C.R., 2008a, The PALEOMAP Project PaleoAtlas for ArcGIS, version 1, Volume 1, Cenozoic Paleogeographic and Plate Tectonic Reconstructions, PALEOMAP Project, Arlington, Texas. (Google Earth Versiyon)
Tari, E. Vd.  (2000). Active Tectonics Of The Black Sea With GPS, Earth Planets Space, 52, 747–751.
Wedding, H. (1968). 3 Eylül 1968 De Vukua Gelen Bartın-Amasra Yer Sarsıntısı, MTA.
URL-1:  https://www.facebook.com/derinugultu/
URL-2:  https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46665069
Google Earth Pro, MTA


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamaz Fayı: Samsun’un Depremselliği?

Karadeniz'de Gelgit

Kadıralak Yaylası Menderesleri